2017 Eylül Bülteni

Ana Sayfa | Tüm Kategoriler
 
 

Plastik İçiyoruz: Dünyanın Neredeyse Her Noktasında, İçme Suyunun İçinde Plastik Parçacıkları Var

Guardian ve Orb Media için yapılan araştırmada biliminsanları, 12’den fazla ülkede, musluk sularını inceledi. Uzmanlar bu musluk sularının ortalama %83 oranında plastik ile kirletildiğini belirtmektedir. Plastik ile en kirli su, içerisinde Trump Tower’dan da bir su örneği olan ABD’de bulunmakta olup, ABD’deki musluk suları ortalama %94 oranında mikroplastik parçacıkları ile kirlenmiş durumdadır.
ABD’yi aynı seviyede kirli olan Lübnan ve içme suyu %82 oranında kirli olan Yeni Delhi izlemektedir. Ortalama olarak ise musluktaki içme sularının %83’ünün plastik parçacıklar ile kirli olduğu belirtiliyor.
İçerisinde Birleşik Krallık, Almanya ve Fransa olan Avrupa ülkeleri ise en düşük plastik kirlilik seviyesine sahip olmakla beraber, gene de bu rakam %72 oranında; ABD’de bulunan her 4,8 parçaya karşılık Avrupa’daki şehirlerin sularında 1,9 plastik parçacığı vardır. Almanya’da yapılan çalışmalar, bira, bal ve şeker gibi ürünlerde de mikroplastiklere rastlamış olup, 2015 yılında Paris’te yapılan bir çalışma ise her yıl 10 tona kadar mikroplastiğin şehre havadan “yağdığını” ve insanların evlerine girdiğini öne sürmekteydi. Eğer mikroplastikler havadan düşüyorsa büyük ihtimal bu bizim onları soluduğumuz anlamına da gelmektedir. Bu da bu parçacıkların akciğerimize ve hatta dolaşım sistemimize karıştığını gösteriyor.
Bununla beraber bu mikroplastiklerin insan sağlığına nasıl bir negatif etki yapacağı konusunda çalışmalar hala sürmekle beraber uzmanlar, mikroplastiklerin üzerinde barındırdığı kimyasallar ve hastalık yapıcı mikropların yanında, daha da küçük parçacıklar olan nano plastik parçacıklardan endişe duymaktadırlar.

• Dünya Ekonomik Forumu: Gençler İklim Değişikliğini En Büyük Sorun Olarak Görüyor

Dünya Ekonomik Forumu geçtiğimiz bu yıl üçüncüsünü hazırladıkları dünyanın coğrafi olarak en geniş “millenial” raporunu yayınladı.
18 ve 35 yaşındaki genç nüfusu ele alan bu çalışmaya 186 ülkeden 31 bin kişi katılmıştır. Çalışma bu neslin toplum, ekonomi ve politika üzerine görüşlerini daha derinlemesine incelemeyi hedeflemektedir. Bunun için farklı kategorilerde gençlere sorular yöneltilmekte olup, küresel olarak en önemli meselelerin

tanımlanması istenen Küresel Görünüm kategorisinde ise gençler 3. defa İklim Değişikliği ve Doğaya Verilen Zarar meselesini birinci sıraya koymuştur. Gençlerin %48’inin en önemli sorun olarak kabul ettiği Küresel İklim Değişikliği konusunda katılımcıların %91’i insanlığın bu sorunu ortaya çıkardığına inanıyor. Bununla beraber gençler bu sorunun önüne geçmek için yaşam tarzını değiştirmeye hazır. Milleniallerin %75’i yaşam tarzını değiştirerek iklim değişikliğini engellemek için çalışacaklarını belirtiyor. Daha da fazlası gençler direkt olmasa da dolaylı bir şekilde iklim değişikliğinin önüne geçen politikalara destek vermiş durumdadırlar.
Türkiye’nin de içinde bulunduğu Avrupa kategorisi altında başka bir ülkede kariyerini devam ettirmek isteyen gençlerin sayısı %80 civarında. Gençlerin gitmek istedikleri ülkeler arasında birinci sırada ABD var. ABD’yi ise Almanya, Birleşik Krallık ve Kanada izliyor. Avrupa’da böyle bir isteğin bulunmasının arkasında verilen cevapların diğer ülkelerden farklı olması yatmaktadır. Avrupa’da gençlerin en büyük sorunu eşitsizlik ve ayrımcılık. Avrupalı gençlerin %55’i bu sorunu birinci sıraya koyarken, iklim değişikliği 3. sırada. İklim değişikliğini ise hükümetlerin sorumsuzluğu ve yolsuzluk problemleri izlemektedir. Bu yüzden Avrupalı gençlerin %40’ından fazlası gençleri güçlendirmenin yolunun teknoloji ve staruplar değil; eşit ve adil bir sistem kurmak olduğuna inanmaktadırlar. Çünkü Avrupalı gençler ülkelerinde herkese eşit hakların verilmediğini (%47), iş güvenliğinin olmadığını(%26) düşünüyor ve korkarak yaşamak istemiyor (%16).
Türkiye’de de her 5 gençten 1’i işsiz durumda, Bununla beraber TUİK rakamlarına göre gençlerin %78.7’si işinden, %51’i de kazancından memnun. Bununla beraber Zenna Araştırma şirketinin raporlarına göre Türkiyede insanların %77’si hayatından mutlu değil ve kurdukları hayallerde en büyük etkiyi toplum ve aile yaratmaktadır.

• Portakal Kabuğunun Kazara Mucizesi: Gıda Atıkları Bu Ormanı Yok Olmaktan Kurtardı

Yirmi yıl önce, bir portakal suyu üreticisi 12 bin ton portakal kabuğu ve posasını Kosta Rika’da bulunan bir doğal parkın içerisine terketmiş, bugün, bu alan gür yeşillikleri ve doğal yaşlı ağaçları ile bambaşka bir ekosisteme benziyor. Bu dönüşüm isteyerek olmadı ve bu durumu daha da ilginç kılmaktadır. Gıda atıklarının bırakıldığı tüm ormanlık alan yeniden canlandı ve bu süreçte tonlarca karbondioksiti toprağa sıkıştırdı. Bu aynı zamanda hiç bir finansal yatırım sağlanmadan ve sadece tarımsal atıkları kullanarak yapıldı.
Princeton Üniversitesi araştırma görevlisi Timothy Treuer bu alanı ilk defa gördüğü zaman şaşkınlığını gizleyemediğini söylemiştir. Treuer, sadece toprak bir yol ile ayrılan portakal kabukları ile dolu alan ile atıkların bırakılmadığı diğer alanın iki farklı ekosistem gibi gözüktüğünü belirtmiştir. Değişim 1990’larda başlamış, bir portakal suyu üreticisi 12 bin ton portakal atığını “terk edecek” bir yer bulamayınca bir atık fabrikası inşaa etmek istemiş. Ama park görevlileri ve teknisyenler şirket ile iletişime geçip, ormanlık bir alanı doğa koruma alanı ilan ederlerse atıkları ormana bırakabileceklerini belirtmişler. Böylelikle şirket portakal kabuğu ve posalarından asitleri ve yağları çıkardıktan sonra atıkları geride bırakmış. Sadece bir yıl sonra ise bu şirketin rakibi doğa koruma alanını kirlettikleri için ilk şirkete dava Uzmanlar 2013 yılında ise bölgeye geri dönme kararı almışlar, ama bu bölgeyi ancak ikinci defa geldiklerinde bulabilmişler. Treuer kuraklık alan olarak düşündükleri bölgenin artık neredeyse iki metrelik ağaçlarla kaplı olduğunu gördüklerinde bir yanlışlık olduğunu düşünmüşler.
Uzmanlar maalesef bu kazara mucizenin arkasındaki formülü çözmüş değiller. Treur’a göre bölgede bulunan istilacı bir bitki türünün yeniden canlanmış olması bir cevap olabilir. Tarım atıklarının doğaya etkisi saldığı metan gazı ile beraber daha da artıyor. Bu yüzden biliminsanları sürekli bu atıkları yeniden değerlendirmenin yeni yollarını arıyorlar. En iyi çözüm, gıda atıkları ile yeni ürünler yaratmak olarak gözükmektedir.
Bununla beraber Kosta Rika’daki bu durum çok daha iyi bir sonuç olarak kabul ediliyor. Yeni ağaçların ve bitkilerin yetişmesi havadaki karbonu toprağa hapsettiğinden, gıda atığını bir karbon tutucuya dönüştürüyor. Uzmanlar bu şans eseri oluşan durumu pratik bir uygulamaya dönüştürmek istiyor.

• Ege Üniversitesi’nde Biokütle Çalışmaları

Ege Üniversitesi Güneş Enerjisi Enstitüsü Müdürü, enstitü olarak Biokütle Enerji Sistemleri ve Teknolojileri Merkezi (BESTMER) projesi yürüttüklerini belirterek, biokütle enerjisinin Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını azaltmada ve yenilenebilir enerji kullanımında önemli bir potansiyele sahip olduğunu belirtmiştir.
Yapılan açıklamada evsel ve hayvansal atıklardan elde edilen biokütle enerjisinin çevre kirliliğine karşı da en etkili önlemlerden biri olduğunu, nüfusunun yüzde 35’inin tarımsal faaliyetler içinde yer alması, topraklarının yüzde 55,6’sının ekilebilir alanlardan oluşması ve yüzde 15’inin de ormanlarla kaplı olması nedeniyle Türkiye’nin 77 milyon tonluk tarımsal biokütle potansiyeli bulunduğunun ilgisini vermiştir.
Türkiye’de şu an biokütle enerjisi konusunda faaliyet gösteren 56 adedi biyogaz olmak üzere toplam 69 biokütle santrali bulunmaktadır. Ege Üniversitesi Güneş Enerjisi Enstitüsü olarak Kalkınma Bakanlığı ve İzmir Kalkınma Ajansı’nın desteği ile Biokütle Enerji Sistemleri ve Teknolojileri Merkezi (BESTMER) projesi yürütmektedirler. Proje kapsamında biokütle enerjisi ile ilgili 335 test-analiz, 16 fizibilite çalışması ve farklı illerde 6 biyogaz sistemi kurulumu gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda, Eskişehir’in Mahmudiye ilçesindeki bir büyükbaş hayvan çiftliğinde 4 milyon lirayı aşkın yatırımla 250 kilovat kapasiteli biyogaz sistemi hayata geçirilmiş olup, ayrıca üniversite-sanayi işbirliğiyle yüzde 100 yerli üretimli Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi ve Elazığ’da bulunan Fırat Üniversitesinde kullanılmak üzere çeşitli büyüklüklerde biyogaz sistemleri tasarlanmış, eğitimleri verilmiş ve hayata geçirilmiştir. Çorlu ve Diyarbakır’da olmak üzere 2 ayrı biyogaz sistem kurulumu da devam etmektedir.

• Japonya’daki Bu Güneş Tarlası Hem Sürdürülebilir Enerji Hem De Mantar Üretiyor

Nüfusu giderek yaşlanan ve genç nüfusu şehirlere taşınan Japonya, ihtiyacı olan tarımsal büyümeyi güneş enerjisi ile mantar üretimini birleştiren bu yaratıcı teknolojide bulmuştur.

Tokyo merkezli bir yenilenebilir enerji start-UPI olan Sustainergy, 4 bin kilovat güneş enerjisi üretecek güneş tarlalarını artık kullanılmayan iki büyük alana kurmakta kararlı. Ama şirket bunun yanında çok az güneş isteyen orman kulağı mantarlarını güneş panellerinin altındaki gölgelik alanda yetiştirip, tarımsal büyümeye de katkı yapmak istemektedir.
Giderek yaşlanan nüfus ve şehre göç eden genç nüfus yüzünden, Japonya’da bulunan tarımsal alanların %10’unun terk edildiği belirtilmektedir. 2013 yılında değişen yasalar, daha önce güneş enerjisi için yatırımın yasak olduğu bu alanları Sustainergy gibi şirketlerin yeniden değerlendirme projelerine açmıştır. Kullanılmayan tarım alanları güneş enerjisi için kullanılırsa üretilebilecek enerji 70 bin megavatı geçiyor, bu da yaklaşık 20 milyon evin enerjisini karşılamaya yeterli bir rakam. 11 milyon doların üstünde yatırım alan bu proje kendini kanıtlarsa, yatırımcılar bu projeyi denemek isteyen çiftçilere başlangıç için gerekli malzemeleri ücretsiz olarak sağlayacağını belirtmiştir. Bu projeden beklenilen çiftçilerin enerji üretiminde bağımsız kalması ve kendilerine ek gelir sağlamasıdır. Bununla beraber proje mantarlar ile yerel gıda kültürüne de büyük bir katkı sağlamaktadır. Japonya’da tüketilen çoğu orman kulağı mantarı Çin’den ithal ediliyor. Bu güneş tarlalarında her yıl 1.27 milyon dolar gelir sağlayan güneş enerjisi üretilirken, aynı zamanda 40 ton yüksek kaliteli mantar da yetiştirilmiş olacak.

• Çevre Kirliliği Hakkında Farkındalık Artıracak Pelüş Oyuncaklar

Sea Shepherd adlı sivil toplum kuruluşu çevre kirliliğini insanların yarattığını çocuklara anlatmak için orijinal bir yöntem buldu. Macar tasarımcı Andrea Vida’nın yardımıyla midesinden plastik benzeri atık çıkan oyuncaklar çocuklara tanıtılmıştır.

 

 

 

• Bornova, Maliyetini ‘Güneş’ten Çıkardı

Belediye’nin 300 kilovatlık Fotovoltaik Güç Tesisi’nde, 2014 yılı sonundan bugüne kadar ürettiği elektriğin karşılığı 410 bin lirayı bularak; 2017 Temmuz ayı itibariyle 176 bin liralık kar elde edilmiştir.

Erzene Mahallesi’nde, Bornova Belediyesi tarafından güneş panellerinin yerleştirildiği 7 dönümlük arazide çalışmaya başlayan Fotovoltaik Güç Sistemi, dağıtım şebekesine verilen elektriğin bedeliyle yatırım maliyetini karşılayıp kâr etmeye başlamştır. Güneş enerjisini paneller aracılığıyla elektrik enerjisine dönüştüren ‘Fotovoltaik Güç Sistemi’, İzmir Kalkınma Ajansı’nın Yenilenebilir Enerji ve Çevre Teknolojileri Mali Destek Programı kapsamında hibe krediye hak kazanmıştı. Bu kapsamda tesisin kurulması için ödenen 820 bin liralık ihale bedelinin 234 bin lirasını Bornova Belediyesi karşıladı, 586 bin lirası İZKA’dan hibe kredi olarak temin edilmiştir.

Kurulan sistem, 2014’ün sonunda elektrik üretmeye başladı. 2016 yılı Haziran ayından itibaren de Bornova Belediyesi’nin maliyetini karşılayıp, para kazandırmaya başlamıştır. Bir yıllık süreçte toplam kâr miktarı 176 bin liraya ulaşmıştır. Elektriği temiz ve yenilenebilir kaynaklardan elde etmenin önemine değinen Başkan, “Bütün dünyanın yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneldiği bir dönemde dileğim, bu tür tesislerin sayısının artması” ifadelerini kullanmıştır.

• 2020’de Elektrikli Otomobiller Yollarda Olacak 

Elektrikli otomobil teknolojisi gün geçtikçe ilerlemektedir. Tesla’nın önderlik ettiği tam elektrikli otomobil furyasına otomotiv devleri de katıldı. Tamamen elektrikli otomobiller 2020 yılında diğer firmaların atılımlarıyla yollarda daha yaygın olarak kullanılacaktır.
Otomotiv devleri 2020 yılına kadar yeni tamamen elektrikli modellerini satışa sunmaya hazırlanmaktadırlar. Bu tamamen elektrikli araçlar büyük üreticiler tarafından satışa sunulacaktır. ABD ve Avrupa’da 30 ila 40 bin dolar gibi fiyatlarla satışa çıkacak olan araçlar ortalama 400 ila 500 km yol katedebilmektedirler. İşte önümüzdeki birkaç yıl içerisinde yollarda sıkça göreceğimiz tamamen elektrikli otomobiller…
Tesla Model 3, Tesla Model Y, Volkswagen ID, Chevy Bolt, 2018 Nissan Leaf, Ford SUV, Volvo

 
 
×

DANIŞMANLIK TALEBİ

Danışmanlık istemek için aşağıdaki form ile bizlere ulaşabilirsiniz. Müşteri temsilcilerimiz en kısa sürede sizlere ulaşacaktır.