2021 Mart Bülteni

Ana Sayfa | Tüm Kategoriler
 
 
  • Hidrojen Enerjisiyle Ulaşımda Karbon Salımını Azaltmayı Hedefleyen 3 Proje

Hidrojen enerjisi dünya çapında hızla genişleyen politika ve proje sayısı ile eşi benzeri görülmemiş bir siyasi ve ticari ivmenin tadını çıkartmaktadır. Rafine petrol ürünleri ve doğal gaza düşük karbonlu bir alternatif olarak sunulan hidrojen, elektrik ve gelişmiş biyoyakıt gibi diğer alternatiflerin tamamlayıcısı olarak öne çıkmaktadır. Dünyanın her yerinde hidrojenin enerjiye çevrilmesi üzerine sayısız çalışmalar yürütülmektedir. Ancak hidrojenin yaygın olarak kullanılması için hidrojen üretim teknolojilerinin geliştirilmesi ve maliyetlerin düşürülmesi beklenimektedir.

Hidrojenin enerjide hikayesi: Hidrojen ve enerjinin uzun bir ortak geçmişi vardır. Hidrojen, 1900’lerin başından beri ilk içten yanmalı motorlara güç vererek modern endüstrinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Ayrıca, hafif, depolanabilir, enerji yoğun ve doğrudan sera gazı emisyonu üretmediği için temiz bir enerji kaynağı olarak görülmektedir. 1973 Enerji Krizi’nin başlamasından sonra fosil yakıtların azalması ve çevreye verdikleri zararın kalıcı çözümü olarak “Hidrojen Ekonomisi/Hidrojen Enerji Sistemi” kavramını ilk olarak bir Türk araştırmacı olan Prof. Dr. Nejat Turhan Veziroğlu ortaya atmıştır. Bunu da kendisinin organize ettiği Hidrojen Ekonomisi Miami Enerji Konferansı (The Hydrogen Economy Miami Energy Conference-THEME) açılışında, 18 Mart 1974’de açıklamıştır. Öyle ki Veziroğlu, hidrojen enerjisi konularında gerçekleştirdiği bu çalışmalarından dolayı 2000 yılında Nobel Ekonomi Ödülü’ne aday gösterilmiştir.

Sürdürülebilir enerji için yeşil hidrojen: Yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen hidrojen “yeşil hidrojen” olarak tanımlanıyor ve karbon salımına neden olmamaktadır. Düşük karbonlu hidrojen üretimi için en temiz ve ucuz kaynağı güneş oluşturmaktadır. Hidrojenin sürdürülebilir olması, çevre dostu olarak geniş kullanım alanlarına yayılması için yenilenebilir enerji kaynaklardan elde edilmesi şarttır. Hidrojen doğada serbest halde bol miktarda bulunmamakta olup, insanlığın yakıt ihtiyacı düşünülecek olursa hidrojenin doğrudan yakıt olarak kullanılması mümkün değildir. Eğer yakıt olarak kullanılacaksa bazı ana enerji kaynaklarından ya da sudan elektroliz yoluyla üretilmesi gerekmektedir. Su, hidrojen üretimi için en önemli kaynaklardan biridir. Ancak sudan elektroliz işlemiyle hidrojen elde edilmesi için büyük enerjiye ihtiyaç vardır. Bu da gerek maliyetli olması gerekse elektrik enerjisi kullanılması söz konusu olduğu için çevreci bir yöntem değildir. Günümüzde hidrojenin büyük bir oranı fosil yakıtlardan elde edilmektedir. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre bugün küresel düzeyde hidrojen üretimi yıllık 830 Mt CO2 salınımına neden olmaktadır. Bu nedenle, hidrojenin, karbondan arındırılması için yenilenebilir kaynakları olan güneş ve rüzgardan elde edilmesi ve üretilen hidrojenin depolanması alternatifleri kullanılması geremektedir.

Hidrojene dair yapılan dünya çapındaki atılımlar: Dünya genelinde, yenilenebilir enerji endüstrisinde artan sayıda yeşil hidrojen gelişmesi vardır.  Başta Asya, Avrupa ve Avustralya olmak üzere duyurulan uygulanabilir yaklaşık 50 proje, yılda 4 milyon ton toplam enerji üretim kapasitesi vardır. Çin, Japonya, Güney Kore, Avustralya, Yeni Zelanda ve Avrupa Birliği enerji, ulaşım veya endüstri alanlarındaki sera gazı azaltımını hızlandırmak için hidrojene dayalı yol haritaları yayınlamış durumdadır. Hidrojene dair Dünya’da adından söz ettirerek öne çıkan ve temiz enerjiye hidrojenle geçiş yolunda umut vadeden 3 proje:

İrlanda H2 City Gold Projesi

2020 yılında İrlanda’da Dublin City Üniversitesi’nden akademisyen Dr. James Carton önderliğinde ticari ve akademik birçok paydaşın katılımıyla ulaşımdan kaynaklanan sera gazı emisyonlarının azaltılmasını hedefleyen bir proje gerçekleştirilmiştir. Projede, Toyoto ve CaetanoBus SA işbirliğinde yakıt hücreli yeni şehir otobüsleri üretilmiştir. H2 City Gold adı verilen otobüsler, İrlanda’da kamu hizmetine sunulan ilk hidrojen yakıt hücreli elektrikli araç olmuştr. Kasım 2020’den bu yana covid kısıtmaları nedeniyle sınırlı sayıda yolcu taşımasına rağmen Dublin Havaalanı ve Dublin City Universitesi gibi farklı güzergahlarda işletilen otobüsler geniş bir menzile sahiptir. Hidrojen tüketimi ise yolcu ve ısıtma gibi fiili çalışma koşullarına bağlı olarak yaklaşık 5kg/100 km olarak kaydedilmektedir.

Japonya’da Yokohama Projesi

Petrol rafinerisi Eneos’un da aralarında bulunduğu bir grup Japon firması, Japonya’da yerel kıyı taşımacılığı için bir hidrojen değer zincirinin geliştirilmesi ve ticarileştirilmesini hedefleyerek, Yokohama limanında yüksek güçlü hidrojen yakıt hücreli yolcu feribotu için girişimde bulunmuştur. Orta büyüklükte bir turist gemisi olarak işlev görmesi hedeflenen yaklaşık 100 kişi yolcu kapasiteli ve 150 tonluk yüksek güçlü yakıt hücreli gemi, 2024 yılında hidrojen yakıt ikmali ile operasyonlarına başlaması hedeflenmektedir.

Çin’de Hidrojen Yakıtlı Tramvay Projesi

Dünyanın en büyük kirleticisi olarak anılan Çin, sera gazı emisyonlarının en büyük sorumlusu olarak ün kazanmış durumdadır. Bu imajdan kurtulmak için yenilenebilir enerjiye yatırımlarını arttıran Çin, Dünya’nın ilk hidrojen enerjisi ile çalışacak yerel üretim tramvayının projesini duyurmuştur. Tramvay, 80 km /s’lik  bir hıza ve 700 kW’lık sürekli bir güce sahip olmakla birlikte, tam bir hidrojen yakıtla 24,5 saatlik bir kesintisiz çalışma süresi ile dikkat çekmektedir.

Hidrojen enerjisinde dünya çapında söz konusu düzenleme ve politikaların yeni olması hidrojenin gerek endüstride gerek ulaşımda kullanımı açısından kısıtlama yaratmaktadır. Hidrojen üretiminin günümüzde olduğu gibi fosil yakıtlardan olmasının aksine yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanması ve maliyetlerin düşürülmesi şarttır.  Altyapı koordinasyon ve planlamalarının uygulamaya geçilmesi ile hidrojenin sürdülebilir ve temiz enerji geçişinde çözüm olarak sunulması mümkündür.

  • UNESCO: 10 Yıl İçerisinde Küresel Su Kıtlığı Yaşanabilir

UNESCO, 10 yıldan kısa bir süre içinde insanlığın küresel su kıtlığıyla karşı karşıya kalacağını öngörmüştür. ​Uzmanların tahminlerine göre 2030 yılına kadar su kıtlığı yüzde 40’a kadar yükselecektir. UNESCO’nun sitesinde yayımlanan Dünya Su Raporu’na göre insanlık, 10 yıldan kısa bir süre içinde küresel su kıtlığı tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.

Uzmanların tahminlerine göre 2030 yılına kadar su kıtlığı yüzde 40’a kadar yükselecek, diğer küresel sorunlar ise durumu daha da kötüleştirecek olup, belgede belirtildiği üzere Covid-19 salgınının neden olduğu küresel kriz, su tedarik sorununu daha da belirgin hale getirdi, bugün iki milyardan fazla insanın temiz suya doğrudan erişimi yoktur. Su kaynaklarının kısıtlı olması ve artan çevre kirliliği nedeniyle 2050 yılına kadar bu sayının artması beklenmektedir.

Raporun mimarları, modern dünyada su kaynaklarını korumak için yeterince çaba sarf edilmediğine inanmaktadır. Bu nedenle UNESCO, suyun sadece piyasa değerinin değil, aynı zamanda su kaynaklarının dağılımının potansiyel faydalarının da dikkate alındığı bir modelin geliştirilmesi çağrısında bulunmaktadır.

  • Evsel Atıkların Geri Dönüşümü: Üzerimize Düşeni Yapıyor Muyuz

İngiliz plastik geri dönüşüm şirketi Recoup’un yöneticisi Anne Hitch, ”temiz, kuru ve gevşek” sloganı ile hareket etmemiz gerektiğini belirtmiştir. Kaldırımlardaki kuru geri dönüşüm kutuları çevre kirliliğini en aza düşürmek ve atıkların yayılmasını önlemek adına çok önemlidir.

Hitch, ”Atıkları birbirinin içine koymak büyük bir yanlış, temizlenmeleri, ezilmeleri ve ayrılmaları gerek” ifadeleriyle şişeleri kutuların içine koymamamız gerektiğine dikkat çekmiştir. Aynı zamanda boş ve temiz oldukları sürece her türlü plastik şişenin kapağını üzerinde bırakmamız gerektiğini söylemiştir. Bu, kapakların geri dönüşüm merkezlerindeki makinelerde araya kaçması ve takılmasını önlemektedir. Hitch, geri dönüştürülebilir etiketlerine dikkat etmemiz gerektiğini belirttiği gibi, Britanya gibi çoğu ülkede etiket olmasa dahi bu atıkların merkezlerde kabul edilebileceğini söylemiştir. Recoup yöneticisi, lokal geri dönüşüm sistemimizi teyit etmemiz gerektiğini vurgulamıştır.

Hitch’e göre plastik market poşetleri geri dönüşüm kutularına atılmamalı; aynı zamanda geri dönüşüm kutularına dolu boya kutuları, aerosol kutuları veya zehirli sıvılar içeren şişeler atmamamız gerektiği, Covid-19 döneminde korunmak için kullandığımız dezenfektanların da buna dahil olduğu belirtilmiştir. Uzmana göre yemek artığı, gübrelenebilir eşyalar, ilaç paketleri, kablo askıları, diş macunu tüpleri, pizza kutuları gibi ürünleri de geri dönüşüm kutularından uzak tutulmalı. Hitch, salıncak, büyük mobilya gibi ürünlerin geri dönüşüm kutularına değil, evsel atık geri dönüşüm merkezlerine atılması gerektiğinin altını çizmiştir.

Günümüzde Almanya, Avusturya ve Güney Kore gibi ülkelerde geri dönüşüm oranı %60 ila 70 bandında iken ABD Çevre Koruma Ajansı’nın (EPA) 2018 raporuna göre bu oran ABD’de %32. Bu oran ÇEVKO’nun 2020 Kasım verilerine göre Türkiye’de sadece %13. ABD’liler yılda 1 milyar dolar değerinde geri dönüştürülebilir atığı çöpe atıyor. ABD’de en çok geri dönüştürülen materyal kağıt iken cam ve plastiklerde geri dönüşüm oranı %10’un altındadır.

Anne Hitch, ” Endüstri gittikçe büyüyor, geri dönüşüm bir kaynaktır ve atıkları sisteme geri getirmek yeşil ekonomiyi daha ileriye götürmemizi sağlayacak.” sözleri ile geri dönüşümün önemini vurguladı ve herkesi ”üzerine düşeni yapmaya” davet etmiştir.

  • Sakarya’da 98 Bin Kişinin Elektrik İhtiyacı SEKAY Projesiyle Karşılandı

Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce, bölgenin en kapsamlı çevre projesi olan SEKAY’ı ziyaret etmiştir. Belediyeden yapılan açıklamaya göre, yap-işlet-devret modeli ile inşa edilen ve yüzde 90 oranında tamamlanan projede devam eden çalışmalara ilişkin SEKAY AŞ İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Mustafa Nergiz ve Tesis Müdürü Nuri Şerifoğlu’ndan bilgiler alan Yüce, projenin Sakarya’nın enerjisine enerji katacağını, sürdürülebilir çevre anlayışına büyük katkılar sunacağını ve “Sıfır Atık” iddiasında şehri öne çıkaracağını belirtmiştir.

Genel Sekreter Yardımcısı Bedrullah Erçin ile Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Sungur Mehmet Yeni’nin de hazır bulunduğu toplantının ardından açıklamalarda bulunan Yüce, SEKAY’ın tamamlanmasıyla Sakarya’da değerlendirilmeyen atık kalmayacağının altını çizmiştir. Yüce, “Sakarya Entegre Katı Atık Yönetimi projesi şehrimizin çevresi için çok özel bir noktada yer alıyor. Bünyesinde yer alan farklı üniteleriyle atıkların işlenmesi ve geri dönüşümü ile değerlendirilmeyen atıkların bertaraf edilmesini sağlayacağız. Şu an yüzde 90 oranında tamamladığımız projede atıklardan enerji üretiyor, ambalaj atıklarının ayrıştırılarak geri dönüşümünü sağlıyoruz. Ayrıca organik atıklardan biyogaz üretimi için de hazırlıklarımızı tamamladık. Hayırlı olmasını diliyorum, Yaklaşık 98 bin kişinin hanelerinde tükettiği enerjiyi SEKAY tesisimizle karşıladık. Tesisimiz tam kapasiteyle hizmet sunmaya başladığında ise 80 bin kWh’ın üzerinde elektrik üretimi yapacak ve 130 bin kişinin tükettiği enerjiyi atıklardan üreteceğiz. İnşallah SEKAY’ın enerjisi şehrimize güç verecek, oluşturduğu iş istihdamı da hemşehrilerimiz için yeni bir kapı olacak.” İfadelerini kullanmıştır.

YAYIMLANAN YÖNETMELİK / TEBLİĞ

 

 
 
×

DANIŞMANLIK TALEBİ

Danışmanlık istemek için aşağıdaki form ile bizlere ulaşabilirsiniz. Müşteri temsilcilerimiz en kısa sürede sizlere ulaşacaktır.