2025 MAYIS BÜLTENİ
2025 Dünya Çevre Günü, Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen 5 Haziran tarihinde, bu kez Güney Kore’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilecek. Bu yılki etkinlik, plastik kirliliğine karşı küresel anlaşmanın sonuçlanmasıyla daha da anlam kazanıyor.
Dünya her yıl 430 milyon tondan fazla plastik üretiyor. Bu plastiğin üçte ikisi kısa ömürlü ve hızla atığa dönüşüyor. Okyanuslara karışan ve mikroplastik olarak insan gıdasına kadar ulaşan bu atıklar, hem çevresel hem de sağlık açısından ciddi tehditler oluşturuyor.
Mart 2022’de BM Çevre Meclisi’nde alınan tarihi 5/14 sayılı kararla başlatılan süreç, plastik kirliliğini tüm yaşam döngüsü boyunca ele alan bağlayıcı bir anlaşma hedefliyor. Beş oturumdan oluşan müzakere süreci, 2024 sonunda Güney Kore’nin Busan kentinde yapılan INC-5.1 oturumuyla kritik bir eşiğe ulaştı. Sürecin finali ise 5–14 Ağustos 2025 tarihlerinde İsviçre’nin Cenevre kentinde düzenlenecek INC-5.2 oturumunda yapılacak.
Güney Kore Çevre Bakanı Han Wha-jin, 2025 Dünya Çevre Günü’nün çevre koruma tarihinde bir dönüm noktası olacağını belirterek, “Plastik anlaşmasının tamamlanacağı bu süreçte, küresel mücadelede liderlik edeceğiz” dedi. Kore, bu bağlamda çevresel diplomasi ve plastik kirliliğini önleme konusunda örnek uygulamaları da sergilemeye hazırlanıyor.
BM Çevre Programı (UNEP) İcra Direktörü Inger Andersen, güçlü ortaklıkların çevresel çok taraflılığın temelini oluşturduğunu vurgularken, “Güney Kore’nin ev sahipliği, plastik kirliliğine son verme yolculuğunda küresel dayanışmayı güçlendirecek” dedi.
2025 Dünya Çevre Günü kampanyası, doğadan ilham alan çözümleri ve gerçek dünyadan örnekleri ön plana çıkaracak. Bireylerden sanayiye, kamu kurumlarından sivil topluma kadar herkesin sürdürülebilir uygulamalara geçişini teşvik edecek. Etkinlikler, çevrimiçi harita üzerinden paylaşılabilecek.
Etkinlik kaydı başladı: Dünya Çevre Günü haritasında yerinizi alın
2025 yılına özel etkinlik kaydı artık açık. Kendi etkinliğinizi kaydetmek ve kampanyaya katkıda bulunmak için aşağıdaki bağlantı üzerinden formu doldurarak gönderebilirsiniz.
Ayrıca, halihazırda oluşturulmuş tüm etkinlikleri inceleyebilir, Dünya Çevre Günü’nü birlikte daha anlamlı hale getirebilirsiniz:
Etkinliğinizi kaydedin ve haritaya ekleyin (resmî UNEP sayfası)
Dünya Çevre Günü’nün tarihçesi ve evrimi
İlk kez 1973’te kutlanan Dünya Çevre Günü, bugüne kadar 150’den fazla ülkede milyonlarca insanı harekete geçirdi. 2023’te Fildişi Sahili ev sahipliğinde, 2024’te ise Suudi Arabistan’da gerçekleşen etkinlik, 2025’te plastik krizine odaklanarak Kore’de küresel bir farkındalık kampanyasına dönüşecek.
Plastik üretimi ve atık yönetimi Türkiye’nin de öncelikli çevre sorunları arasında. Küresel anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle birlikte Türkiye’de üretim, geri dönüşüm ve ithalat politikalarında köklü değişiklikler gündeme gelebilir. Ayrıca yerel yönetimlerin plastik atık azaltım hedefleri, sivil toplumun rolü ve endüstriyel dönüşüm süreci daha fazla önem kazanacak.
INC müzakere süreci ve takvimi
– INC-1: Punta del Este, Uruguay (Kasım–Aralık 2022)
– INC-2: Paris, Fransa (Mayıs–Haziran 2023)
– INC-3: Nairobi, Kenya (Kasım 2023)
– INC-4: Ottawa, Kanada (Nisan 2024)
– INC-5.1: Busan, Güney Kore (Kasım–Aralık 2024)
– INC-5.2: Cenevre, İsviçre (Ağustos 2025)
Sürecin sonunda ortaya çıkacak bağlayıcı metin, plastik üretimi, tasarımı, kullanımı ve bertarafını kapsayan bütüncül bir yaklaşım içerecek.
Dünya Çevre Günü 2025, bu sürecin sadece diplomatik değil, toplumsal bir seferberlik haline dönüşmesini sağlayarak tarihi bir eşik olacak.
BM’in UNEP ve UN-Habitat programlarıyla yürüttüğü veri temelli denetimler, şehirlerin plastik kirliliğiyle mücadelede etkili yasaklar ve yatırımlar geliştirmesine olanak tanıyor. Lagos ve Mombasa örnekleri, bu yaklaşımın somut sonuçlarını ortaya koyuyor.
2020’li yılların başında Nijerya’nın mega kenti Lagos, artan plastik atıklarla baş edemez hale geldi. 22 milyonluk metropoldeki sokaklar, kanallar ve çöplükler; su şişeleri, köpük tabaklar ve tek kullanımlık ambalajlarla doluydu. Ancak görünür kirliliğin ötesinde, gerçek ölçekteki çevresel yükün belirlenmesi için bilimsel verilere ihtiyaç vardı.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) ve BM İnsan Yerleşimleri Programı (UN-Habitat) ortaklığıyla gerçekleştirilen ilk detaylı atık denetimi, Lagos’ta kişi başına yılda 34 kg plastik atığın su yollarına sızdığını ortaya koydu. Bu oran, her bir bireyin günde 10 plastik şişeyi doğaya bırakması anlamına geliyor. Bu çarpıcı sonuç, 2024 yılında Lagos yönetiminin polistiren (strafor) esaslı tüm tek kullanımlık gıda ambalajlarını yasaklamasına yol açtı.
Lagos Çevre ve Su Kaynakları Komiseri Tokunbo Wahab, “Veriler siyasi irademizi harekete geçirdi” diyerek veri temelli yaklaşımın karar alma sürecindeki etkisini vurguladı. Kamuoyunun büyük kısmı bu kararı destekledi; özellikle çevre örgütleri ve gençlik hareketleri yasağı memnuniyetle karşıladı. Ancak bazı küçük işletmeler, alternatif ambalaj maliyetleri nedeniyle uygulamanın ekonomik etkilerine dair kaygılarını dile getirdi.
Mombasa’daki denetim yatırımı harekete geçirdi
Kenya’nın liman kenti Mombasa’da da benzer bir süreç yaşandı. UNEP tarafından geliştirilen Waste Wise Cities Tool (Atıkta Akıllı Şehirler Aracı) kullanılarak yapılan detaylı saha çalışmasında, gönüllü hanelerdeki atıklar sınıflandırıldı, çöplükler analiz edildi ve plastik atığın kaynağı kayıt altına alındı.
2020 yılı verilerine göre Mombasa’da atıkların yalnızca %50’si toplanıyor ve yalnızca %5’i geri kazanılıyordu. Bu veriler, şehrin plastik ayrıştırma tesisi için yatırım çekmesini sağladı. Şu anda iki uluslararası kalkınma ajansı, Mombasa’nın tüm belediye atık altyapısını iyileştirmek üzere büyük ölçekli finansman olasılıklarını değerlendiriyor.
Mombasa Valisi Yardımcısı Francis Thoya, UNEP destekli verilerin, finansman bulmak ve özel sektör yatırımlarını harekete geçirmek için “bankalara sunulabilir proje teklifleri” geliştirmelerinde kilit rol oynadığını belirtiyor.
Mombasa’nın bu veri odaklı yaklaşımı, Kenya’daki diğer şehirler ve komşu ülkeler tarafından da ilgiyle takip ediliyor. Nairobi, Kisumu ve Nakuru gibi şehirler, benzer denetim araçlarını kullanarak atık yönetimi stratejilerini geliştirmeyi planlıyor. Bu eğilim, bölgesel düzeyde daha sürdürülebilir ve veriye dayalı atık politikalarının benimsenmesine katkı sağlıyor.
Küresel veri açığı politika üretimini engelliyor
UNEP’in Tatlı Su ve Deniz Programı Başkanı Sinikinesh Jimma, dünya genelinde plastik kirliliğiyle ilgili ciddi bir veri eksikliği olduğunu vurguluyor: “Veriye dayalı çözümler üretmek için bu boşlukların kapatılması gerekiyor”
Geçmişte, bu veri eksikliği birçok kentte etkisiz ya da gecikmeli politikaların hayata geçmesine neden oldu. Örneğin, bazı Afrika ülkelerinde geri dönüşüm programları başlatılamadan iptal edildi çünkü atık türleri ve miktarlarına dair yeterli bilgiye ulaşılamadı. Başarısız projelerin temelinde genellikle güvenilir veri eksikliği yatıyordu.
2024 yılı itibarıyla dünyada yaklaşık 400 milyon ton plastik atık üretildi. OECD verilerine göre bu rakam önümüzdeki 25 yılda neredeyse üç katına çıkacak. En büyük artış ise Afrika ve Asya-Pasifik bölgelerinde bekleniyor. Bu atığın önemli kısmı, geri dönüşüm yerine göllere, nehirlere ve okyanuslara karışıyor.
Bu durum, atık yönetiminde altyapı yatırımlarının önünü tıkıyor. Çünkü yeterli veri olmadan geri dönüşüm tesisleri veya ayrıştırma merkezleri gibi yatırımları gerekçelendirmek mümkün olmuyor.
Global Plastics Hub veri paylaşımını merkezileştiriyor
Bu veri açığını kapatmak amacıyla UNEP öncülüğünde geliştirilen Global Plastics Hub, 80 farklı plastik kirliliği göstergesini tek çatı altında toplayan dijital bir platform olarak öne çıkıyor. Japonya, Norveç ve ABD hükümetlerinin desteklediği bu platformda ülkelerin plastik ticareti, atık yönetimi ve yürürlükteki politikalarına dair ayrıntılı paneller yer alıyor.
Belediyeler ve politika yapıcılar, platforma UNEP’in resmi internet sitesi üzerinden ücretsiz şekilde erişebiliyor. Ayrıca, kullanıcı dostu arayüzü sayesinde ülkeler ve şehirler kendi verilerini karşılaştırabiliyor, eksik alanları tespit edebiliyor ve politika geliştirme süreçlerini bu verilere dayandırabiliyor.
Bu platform, yerel ve ulusal yetkililerin daha bilinçli kararlar almasını ve sürdürülebilir atık politikaları üretmesini hedefliyor. UNEP ayrıca, plastik üretimi, polimer tasarımı, ürün ömrü ve geri dönüşüm süreçlerini kapsayan daha bütüncül bir veri sistemi geliştirmeyi de sürdürüyor.
Dünya Çevre Günü’nde odak plastik kirliliği
Her yıl 5 Haziran’da kutlanan Dünya Çevre Günü’nün 2025 teması da bu sorunla doğrudan bağlantılı: Plastik kirliliğiyle mücadele. UNEP’in 2018’den bu yana yürüttüğü #BeatPlasticPollution kampanyası, adil, kolektif ve küresel bir geçiş süreci çağrısıyla dikkat çekiyor.
Bu küresel kampanya, Lagos ve Mombasa gibi şehirlerde hayata geçirilen yerel uygulamalarla doğrudan örtüşüyor. Her iki şehirde de UNEP destekli veri analizleri ve denetim araçları sayesinde, plastikle mücadeleye yönelik somut adımlar atıldı. Böylece kampanyanın hedeflediği sistemsel dönüşüm, yerel ölçekli politika kararlarında karşılık bulmuş oldu.
Son projeksiyonlara göre plastik atık miktarı 2060 yılında yıllık 1 milyar tonu aşabilir. Bu nedenle uzmanlar, özellikle büyük şehirlerin zaman kaybetmeden veriye dayalı stratejiler geliştirmesi gerektiği konusunda hemfikir.
Sinikinesh Jimma, “Pek çok şehir artık zamanı tüketiyor. Veriye dayalı çözüm yollarıyla ilerlemekten başka çaremiz yok” diyerek sürecin aciliyetini vurguluyor.
Kamu Gözetimi Kurumu’nun 5 Mayıs 2025 tarihli kararı ile TSRS 1 standardı güncellendi. İşletmeler artık sürdürülebilirlikle ilgili finansal bilgileri ayrı bir rapor ya da belirgin bir bölüm olarak sunmak zorunda.
TSRS 1 nedir ve neden güncellendi?
2024 başından bu yana yürürlükte olan Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS), işletmelerin sürdürülebilirlik performanslarını finansal gerçeklik zemininde açıklamalarını hedefliyor. 5 Mayıs 2025’te Resmî Gazete’de yayımlanan kurul kararı ile TSRS 1 standardının 61. maddesine yeni bir “T” paragrafı eklendi. Bu paragraf, işletmelerin sürdürülebilirlikle ilgili finansal bilgilerini artık ayrı bir “TSRS uyumlu sürdürülebilirlik raporu” başlığı altında veya mevcut bir raporun içinde net şekilde ayrılmış bir bölüm olarak sunmalarını zorunlu kılıyor.
Yeni düzenleme ne getiriyor?
Yeni hüküm, sürdürülebilirlik bilgilerinin yalnızca mevcut faaliyet raporlarında dağınık şekilde yer almasını değil; bağımsız, tanımlı, okunabilir bir yapı içinde sunulmasını zorunlu kılıyor. Bu hem okurlar hem de denetçiler için raporların karşılaştırılabilirliğini artıracak. Rapor, ister bağımsız bir sürdürülebilirlik raporu olarak sunulsun, ister entegre bir raporun parçası olsun, “bir bütün halinde” ve açık şekilde ayrılmış olmalı.
Kimler için geçerli olacak?
Düzenleme, TSRS yükümlülüğüne tabi olan tüm işletmeler için geçerli. Bu kapsamda:
İlgili şirketlerin 2025 hesap döneminden itibaren bu yeni yapıya göre raporlarını hazırlamaları bekleniyor.
Neden önemli? TSRS 1’in etkisi ne olacak?
Sürdürülebilirlikle ilgili raporlamada “yer, yapı, ayrışma ve netlik” beklentisi, uluslararası raporlama standartlarıyla uyumu güçlendiriyor. Bu değişiklik sayesinde:
İstanbul, gıda atıklarından elektrik üreterek hem enerji ihtiyacını karşılıyor hem de küresel ısınmaya karşı mücadele ediyor. İstanbul Enerji AŞ’ye ait Seymen Enerji Üretim Tesisi, her gün 7 bin ton evsel atığı işleyerek ayda 22 bin megawatt elektrik üretiyor. Bu sayede, 226 bin hanenin yıllık elektrik ihtiyacı karşılanırken, çevresel sürdürülebilirlik de sağlanıyor.
226 bin haneye elektrik
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) iştiraki İstanbul Enerji, 2020 yılında Silivri’de 60 bin metrekarelik alanda kurduğu Seymen Çöp Enerji Üretim Tesisi ile kentin 16 milyonluk nüfusunun ürettiği atığı enerjiye dönüştürüyor. Tesis, her gün İstanbul Avrupa yakasından toplanan 7 bin ton evsel atığı düzenli depolama sahasında topluyor.
Atıkların depolandığı sahada, bakteriyel faaliyetlerle metan gazı oluşuyor. Normalde metan gazı kontrol edilmediğinde ciddi bir patlama riski taşıyor ancak Seymen Enerji Üretim Tesisi, bu metan gazını güvenli bir şekilde enerjiye dönüştürerek hem çevresel hem de ekonomik fayda sağlıyor.
Seymen Enerji Üretim Tesisi, atıkları enerjiye dönüştürmek için bir dizi biyolojik ve mekanik süreç kullanıyor. Atıklar, örtü toprağı ile kaplanarak oksijensiz ortamda mikroorganizmalar tarafından çürütülüyor. Bu süreç sonunda ortaya çıkan biyogaz, yatay ve dikey kanallar aracılığıyla toplanıyor ve içten yanmalı gaz motorlarında yakılarak elektrik enerjisine dönüşüyor. Üretilen elektrik ise şalt tesisi üzerinden İstanbul’un elektrik şebekesine aktarılıyor.
Yakında tam kapasiteye geçecek
2020 yılında 12 gaz motoru ve 17 megawatt kurulu güçle faaliyete geçen tesisin kapasitesi, her geçen yıl artmaya devam ediyor. 2020 yılının sonuna kadar 25 megawatt’a ulaşan tesis, Ekim 2021’de 37 megawatt, Mayıs 2024’te ise 44 megawatt kapasiteye ulaştı. Bu enerji, 226 bin hanenin yıllık elektrik ihtiyacını karşılayabiliyor. Tesis tam kapasiteye ulaştığında 90 megawat kurulu gücü ile dünyada tek noktada en büyük çöp gazından enerji üretim tesisi olacak. Bu kapasitede, yıllık yaklaşık 465 bin hanenin elektrik ihtiyacını karşılayabilir.
Bu arada metan gazı, karbondioksitten 28 kat daha etkili bir sera etkisi oluşturuyor. Seymen Enerji Üretim Tesisi, her yıl 1,7 milyon ton karbondioksit salınımına eşdeğer metan gazını yok ederek büyük bir çevresel katkı sağlıyor. Bu, yaklaşık 1,1 milyon aracın trafikte ürettiği emisyonla eşdeğer bir miktar.
İstanbul - Marmara Denizi’nde yeniden görülen müsilajın deniz çayırlarına etkisini incelemek amacıyla yapılan saha çalışmasında, deniz çayırlarının üzerinde müsilaj görüldü.
Deniz çayırlarının korunması amacıyla daha önce yerleştirilen şamandıra etrafında yapılan çalışmalarda, müsilaj oluşumunun mevcut durumu yerinde gözlemlendi. Su altı görüntülerinde deniz çayırlarının üzerinde müsilaj olduğu görüldü.
İnceleme ve görüntüleme çalışmalarının ardından açıklamalarda bulunan Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, deniz çayırlarının düzenli olarak izlenmesi gerektiği için bu çalışmayı yürüttüklerini belirterek, “Deniz çayırlarının üzerinde müsilaj var. Bu, geçen seneye göre biraz daha fazla” dedi.
Deniz çayırlarının en çok oksijen üreten bitki türü olduğuna dikkati çeken Öztürk, bu nedenle türün korunması gerektiğini bildirdi.
Öztürk, "Buraya gelen müsilaj sadece burada oluşmuyor, Karadeniz'den geliyor. Şile bölgesinde, Riva bölgesinde ve Batı Karadeniz'de müsilaj var. Aynı şekilde Bozcaada ve Gökçeada tarafında da müsilaj var. Burası 10 metre derinlikte ve aşağı yukarı 3 dekara yakın bir alanda deniz çayırı var” dedi.
Öztürk, "Arıtma için çok çabuk olmamız, çaba sarf etmemiz gerekiyor. Mucize bir çözüm yok. Bu da hemen olacak bir iş değil” ifadelerini kullandı.
Öztürk, düzenli olarak ölçme ve izleme çalışmalarının yapılması gerektiğini sözlerine ekledi.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, pilot uygulaması Sakarya’da başlatılan Depozito Yönetim Sistemi’nin tanıtım toplantısında konuştu: Depozito Sistemimiz 2017 yılında başlattığımız Sıfır Atık Hareketimizin, 2025 yılından geleceğe uzanan en önemli adımıdır. Kızılcahamam ve Sakarya’dan başlattığımız saha uygulamalarımızın tecrübesiyle, Erzurum, Samsun, Mersin, Gaziantep, Konya ve İzmir'de de çalışmalarımıza başladık. 2026 yılı başında da tüm il ve ilçelerimizde makine kurulumunu yapacağız. Hedefimiz net; öncelikle 86 milyon vatandaşımızın tamamını bu sistemle tanıştıracağız, sonrasında da bütün ambalajları bu sisteme hizmet edecek niteliğe kavuşturacağız. Ambalajlar artık çöp değil, değer olacak.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı Türkiye Çevre Ajansı’nın (TÜÇA) yürüttüğü Depozito Yönetim Sistemi’nin tanıtım toplantısı, pilot il seçilen Sakarya’da Orhangazi Kültür Merkezi’nde yapıldı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Sakarya Valisi Rahmi Doğan, Sakarya milletvekilleri, Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Alemdar, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcıları Fatma Varank, Ömer Bulut, TÜÇA Başkanı Ferhat Pirinççi, TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken’in katıldığı toplantıda konuştu. Bakan Kurum, Ulusal Depozito Yönetim Sistemi’nin Türkiye’nin doğasına, ekonomisine, yatırım ortamına, teknolojik gelişimine, üretim ve istihdamına çok büyük katkılar sunacağını söyledi.
“İNSANLIĞA SIFIR ATIK HAREKETİ’Nİ ARMAĞAN ETTİK”
Bakan Kurum, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, Emine Erdoğan Hanımefendi’nin öncülüğünde, çevreyi korumak için önemli adımlar attıklarını kaydetti: Bugün Türkiye Cumhuriyeti, çevre ve doğa koruma konularında 7 kıtada iz bırakan bir ülkedir. İnsanlığa Sıfır Atık Hareketi’ni armağan eden bir devlettir. Sıfır Atık Hareketi’mizin küresel ölçekte geldiği aşama, çevre konusundaki çabalarımızın bir özeti, sabırla örülen başarımızın da en büyük ispatıdır. Bugün tanıttığımız Depozito Yönetim Sistemimiz de 2017 yılında başlattığımız Sıfır Atık Hareketimizin, 2025 yılından geleceğe uzanan en önemli adımıdır.
GERİ KAZANIM SİSTEMİNDE TÜÇA, TOBB VE TESK ORTAKLIĞI
Bakan Kurum, Türkiye’de her yıl yaklaşık 35 milyon ton ağırlığında katı atık ortaya çıktığını, bu atıkların yüzde 25’ini ise içecek ambalajları oluşturduğunu söyledi. Bu atıkları dönüştürmek için, Türkiye Çevre Ajansı’nı kurduklarını ifade eden Bakan Kurum, “Depozito Yönetim Sistemi için gerekli altyapı çalışmalarına hızlıca başlattık. İçecek ambalajlarının tescil sürecini titizlikle yürüttük. Her şişede barkod uygulamasını yaygınlaştırıp zorunlu hale getirdik. Saha operasyonlarını yönetmek için kurumlar, sektör birlikleri, perakendeciler ve sanayicimizle ortak istişareler yaptık. TÜÇA, TOBB ve TESK ile geri kazanım sisteminin saha yönetiminin temellerini hep birlikte attık. Şimdiye kadar tüm süreç hızlı, kesintisiz ve rasyonel adımlarla yürüdü ve bugünlere geldi” diye konuştu.
“SAKARYA’DA 1,5 AYDA 100 TON ATIK CAM TOPLADIK”
Bakan Kurum, depozito sistemiyle geri kazanımın önemini örneklerle açıkladı: 1 ton atık camın geri dönüşümüyle havamız yüzde 20, suyumuz ise yüzde 50 oranında daha az kirleniyor. Çünkü 1 ton atık camı dönüştürdüğümüzde yüzde 30 hammadde tasarrufu sağlıyoruz. Bugün Avrupa ülkelerinde atık cam şişe geri dönüşüm toplanma oranı ortalama yüzde 80. Ülkemizde bu oran yüzde 3’te. İnşallah bu sistemimizle birlikte AB mutabakatıyla zorunlu hale getirdiği bir işi de başarmış oluyoruz. Fabrikalarımızın üretimde kullandığı cam kırıklarını şu anda ithal etmek zorunda kalıyoruz. Biz bu sistemle sadece Sakarya’da 1,5 ayda 100 ton atık cam topladık. Bütün Türkiye’de topladığımızda artık cam ithalatını bırakın, cam ihraç eder duruma geleceğiz. Aynı şey plastik ithali için de geçerli. Plastik atıklar başta otomotiv ve tekstil olmak üzere birçok sektörde zaruri bir girdi. Bu sistemle yılda 200 binden fazla pet şişeyi toplamayı hedefliyoruz, böylece atıklarımızı hammaddeye dönüştürerek, plastik ithalatının da önüne geçmiş olacağız.
TÜRKİYE’YE HER YIL 500 MİLYON AVRODAN FAZLA EKONOMİK KATKI
Bakan Kurum, depozito sisteminin büyük bir çevre atılımı olduğuna dikkat çekerek, “Depozito sisteminin yüzde 100 uygulanması, yani 81 ilde uygulanması demek, ülkemize her yıl 500 milyon avrodan fazla ekonomik katkı demek. Yeni yatırımlar, yeni istihdam alanları demek. Çocuklarımıza çok daha güzel Türkiye, Sakarya bırakmak demek. 10 bin deprem dirençli yeni konut, 150’den fazla yeni okul, 10 yeni hastane demek. Yani, depozito sistemi büyük bir çevre atılımının yanında aynı zamanda büyük bir ekonomik kalkınma modeli demek” dedi.
YAKLAŞIK 25 MİLYAR İÇECEK AMBALAJI LOGOLANDI
Bakan Kurum, Ulusal Depozito Yönetim Sistemi ile yıllık yaklaşık 25 milyar içecek ambalajının logolandığı vurguladı: Yani, ambalajlara koyduğumuz özel Depozito Yönetim Sistemi işareti ve barkoduyla, ürünlerimiz artık raflarda sadece tüketilmeyi değil, hammaddeye dönüşmeyi de bekliyor. Vatandaşlarımız iade süreçlerinde DOA adlı mobil uygulamamızı kullanıyor ve E-cüzdanlarında depozito bedelini biriktirebiliyor. Bu bedeli QR kod ile ödeme özelliği olan tüm POS cihazlarında, tüm kişisel bankacılık işlemlerinde kullanılabiliyor.
“SAKARYA’DA 1 MİLYONDAN FAZLA ŞİŞE ÇÖPE GİTMEDİ”
Depozito sisteminin ilk pilot ilçesi olan Kızılcahamam’da yılda ortalama 472 ton atığı dönüştüren bir seviyeyi eriştiğine dikkat çeken Bakan Kurum, ilk pilot il olan Sakarya’da da kısa sürede olumlu sonuçlar alındığını belirtti: Sakaryalı hemşehrilerimiz sistemin işleyişini çok iyi biliyorlar. Çünkü şu anda Sakarya’da kurduğumuz 30 depozito iade makinemiz ve iade noktalarımızla birlikte sistemimiz kusursuz bir şekilde işliyor. Şu anda Sakarya’da 37 binden fazla vatandaşımız bu sistemi kullanıyor, günde ortalama 30 bin ambalaj toplanıyor. Şimdiye kadar Sakarya’da 1,3 milyon tek kullanımlık içecek ambalajı topladık. Bu ne anlama geliyor? Sistemimizi devreye aldığımızdan beri Sakarya’da 1 milyondan fazla şişe çöpe gitmedi, doğaya karışmadı, Sapanca Gölü’nü kirletmedi. Vatandaşlarımız şişeleri atmak yerine depozito makinalarına iade ederek gelir elde etti.
7 BÖLGEDEKİ 7 İLDE DEPOZİTO İADE MAKİNELERİ KURULACAK
Bakan Kurum, sistemin alt yapısının artık tüm Türkiye’de uygulanmaya hazır olduğunu açıkladı: Vatandaşımız depozito sistemini sevmiş ve benimsemiştir. Kızılcahamam ve Sakarya’da rüştünü ispatlayan bu sistem tüm Türkiye’de uygulanmaya hazırdır. Bugün buradan müjdelemek isterim ki; Kızılcahamam ve Sakarya’dan başlattığımız saha uygulamalarımızın tecrübesiyle, Erzurum, Samsun, Mersin, Gaziantep, Konya ve İzmir'de de çalışmalarımızı başlattık. İnşallah öncelikle 7 bölgemizde yer alan 7 il merkezimizde Depozito İade Makinelerimizin kurulumunu tamamlayacağız. 2026 yılı başında da tüm il ve ilçelerimizde makine kurulumunu yapacağız. Gerekli altyapı kurulumuyla, sistemimizi 25 milyar şişeden daha fazlasını kapsayacak şekilde yaygınlaştıracağız. Hedefimiz net; öncelikle 86 milyon vatandaşımızın tamamını bu sistemle tanıştıracağız, sonrasında da bütün ambalajları bu sisteme hizmet edecek niteliğe kavuşturacağız. Böylece ambalajlar artık sokaklarda, plajlarda, parklarda çevre kirliliğine neden olmayacak, orman yangınlarına yol açmayacak. Ambalajlar artık çöp değil, değer olacak.
SAPANCA GÖLÜ İÇİN YENİ PROJE
Bakan Kurum, konuşmasında Sapanca Gölü çevresinde yeni bir projenin başlatılacağını açıkladı: Sapanca'mızı o güzelliğine yaraşır konuma getirecek bir projeyi yapmak durumundayız. Maalesef bugün Sapanca Gölü etrafında tasvip etmediğimiz, plan hükümleri doğrultusunda yapılmamış birçok kaçak yapıyla karşı karşıyayız. Bu yapılar Sapanca'mızın doğal güzelliğini tehdit ediyor. Böylesi güzel bir gölü korumak, çocuklarımıza, gelecek nesillerimize bir miras olarak bırakmak zorundayız. Bu makamlarda oturuyorsak, bu görevleri yapıyorsak bu bizim boynumuzun borcudur.
Burada vatandaşlarımızı, esnafımızı mağdur etmeden ama Sapanca'nın güzelliğini de koruyacak, güzelliğine güzellik atacak bir çevre-doğa projesini gerçekleştiriyor olacağız. Kenarında yürüyüş yollarıyla, dinlenme alanlarıyla, parklarıyla, bahçeleriyle buradaki ekolojik yaşamın sürdürüldüğü, buradaki biyolojik çeşitliliğin korunduğu bir projeyi Sakarya'mıza kazandıracağız. Ben şimdiden Sapanca projemiz Sakarya'mıza hayırlı uğurlu olsun diyorum.
Bakan Kurum, valilik ve büyükşehir belediye başkanlığı iş birliğiyle kentin depreme dayanıklı hale gelmesi için gereken kentsel dönüşüm çalışmalarının da hızlandırılacağını belirtti.
PİRİNÇÇİ: TÜRKİYE YÜZYILI’NIN EN ÖNEMLİ ÇEVRE ATILIMLARINDAN BİRİ
Törende konuşan TÜÇA Başkanı Ferhat Pirinççi de Depozito Yönetim Sistemi’nin Sıfır Atık Hareketi’nin bir dönüm noktası olduğuna işaret etti, “Sakarya’dan aldığımız tecrübeyi diğer illerimizde de kullanmaya devam edeceğiz. Artık çöp yerine birer hammadde olarak depozito şişelerimizi kullanacağız. Bu sistemi Türkiye Yüzyılı’nın en önemli çevre atılımlarından bir tanesi olarak görüyoruz” dedi.
Bu yıl “Dünya Çevre Günü” etkinlikleri 29-30 Mayıs’ta 81 ilde “Plastik Kirliliği ile Mücadele” teması ve “Çevrene İyi Bak” sloganıyla kutlanıyor. Kamu kurumları, belediyeler ve okullarda farkındalık programları düzenleniyor.
1972 yılından bu yana “Dünya Çevre Günü” olarak kutlanan 5 Haziran tarihinin içinde bulunduğu hafta ülkemizde de her yıl “Türkiye Çevre Haftası” olarak kutlanıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı koordinesinde 29-30 Mayıs 2025 tarihlerinde 81 ilde “Plastik Kirliliği ile Mücadele” temasıyla ve “Çevrene İyi Bak” sloganıyla farkındalık programları düzenlenecek. Etkinliklerde plastik kirliliği ile mücadele ele alınırken, aynı zamanda Sıfır Atık bilincini artırmak, doğal kaynakları koruma ve iklim değişikliğine uyum gibi ana konular hakkında bilgilendirici çalışmalar yürütülecek.
“PLASTİKSİZ 1 GÜN”
Kamu kurumları, belediyeler, okullar, üniversiteler, STK’lar ve sanayi temsilcileriyle birlikte; atölyelerden seminerlere, temizlik kampanyalarına kadar birçok çevre dostu etkinlik gerçekleştiriliyor. Gençlerin ve kadınların ürettiği çevre dostu ürünlerin yer aldığı sergiler, defileler, “Plastiksiz 1 Gün” uygulamaları, “1 Kilo Plastik = 1 Fidan” kampanyası, denizlerde plastik avı ve gönüllü temizlik etkinlikleri düzenleniyor. Okullarda tohum topu yapımı, çiçek duvarı, makrome atölyeleri, açık hava sineması gibi doğayla iç içe etkinliklerle öğrencilere çevre bilinci aşılanıyor.